Dolar : Alış : 34.2034 / Satış : 34.2650
Euro : Alış : 37.3644 / Satış : 37.4317
HAVA DURUMU
hava durumu

Adana

- Hoşgeldiniz - Sitemizde 14 Kategoride 1615 İçerik Bulunuyor.

Röportajlar

Prof.Dr. Mehmet Fatih Cin: Mevcut ekonomik sorun 40 yıllık bir sorun

15 Aralık 2018 - 1.695 kez okunmuş
Ana Sayfa » Röportajlar»Prof.Dr. Mehmet Fatih Cin: Mevcut ekonomik sorun 40 yıllık bir sorun
Prof.Dr. Mehmet Fatih Cin: Mevcut ekonomik sorun 40 yıllık bir sorun

Ekonomik daralmanın, faizin ve enflasyonun her gün haber bültenlerini meşgul ettiği bir seneyi geride bırakırken, Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Fatih Cin ile 2018 yılını ve 2019 yılından beklentilerini konuştuk. Muhatabımız iktisat profesörü olunca, muhabbet Türkiye’nin son 50 yılındaki ekonomik politikalarına kadar uzandı.
Türkiye ekonomisinin yaşadığı krizlerin tarihsel sebeplerine inen Cin, günümüz ekonomik politikalarına da iktisatçı gözüyle çözümler önerdi. Merkez bankasının büyüme ve faiz oranları ile ilgili açıklamalarından başlayıp Türkiye’nin 40 yıllık ekonomik maceralarına değindiğimiz röportajımız yalnızca iktisat ve ekonomi çevresinin değil herkesi ilgilendirecek ayrıntıları içeriyor.

Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde hem büyüme rakamlarını hem de faiz oranlarını açıkladı. Açıklamanın ardından birçok ekonomist ve politikacı günlerdir tartışmalarını bu eksende yürütüyor. Siz bir iktisat profesörü olarak açıklanan rakamları nasıl okuyorsunuz?

“faiz oranlarının çok fazla düşmesini bekleyemeyiz”

Merkez Bankası’nın bir faiz hedefi var ama bunu genel makro ekonomik dengelerden bağımsız düşünemeyiz.Uzun yıllardır cari işlemlerdeki açık Türkiye’nin büyümesinde önemli bir faktör olarak gözüküyor. Seksen ve Doksan’lı yıllarda cari açıktan büyümeye bir nedensellik görülürken şimdi daha çok büyümeden cari açığa doğru bir nedensellik görebiliyoruz. Tabii bu cari işlemler hesabında döviz kurlarının düzeyi de çok önemli.Bu nedenle faiz oranı, enflasyon oranı ve döviz kuru arasındaki ilişkilere birlikte bakmamız lazım. Sadece faiz oranı, sadece döviz kuru ya da sadece enflasyon oranı şeklinde bir bakış açısı bizi yanıltıcı sonuçlara götürebilir o nedenle merkez bankasının faiz hedefi sermaye hareketleri açısından, cari açık finansmanı açısından ve bunun da yarattığı büyüme sonuçları bakımından önemi büyük. Üçüncü çeyrekte açıklanan büyüme rakamları, daha önceki büyüme rakamlarının biraz altında gözüküyor yani bu 2018 yılının sonlarına doğru ekonominin daha önceki yıllara göre bir küçülme trendine girdiğini gösteriyor. Aynı şekilde cari işlemler hesabındaki açıkta da bir daralma söz konusu.Öbür taraftan enflasyon oranları da bir yükselme trendi içerisine girdi. Buna bağlı olarak faiz oranlarının çok fazla düşmesini bekleyemeyiz.Çünkü faiz ve enflasyon oranının ve döviz kurunun birlikte hareket etmesi lazım.ve döviz yükselirken türkiyenin büyümesi için cari işlemler açığı bir ölçüde gerekirken, faiz oranında çok ciddi bir düşüş beklememiz makro ekonomik dengeler açısından çok doğru bir beklenti olmaz.
Kısacası makro ekonomik değişkenleri birbirinden bağımsız olarak düşünmemiz çok doğru değil bunlar birlikte hareket eden birbirini etkileyen ve sonuçlar yaratan değişkenler.O nedenle büyümeyi enflasyonu faiz oranını hepsini birbirinden bağımsız düşünemeyiz.

Ekonomik daralma, faiz, enflasyon istihdam, derken zorlu bir yılı geride bıraktık. Siz 2018 yılını nasıl değerlendirirsiniz?

“Ekonomik problemler anlık oluşmaz, şuan yaşadığımız ekonomik problem de 40 yıllık”

Yaklaşık 40 yıla yakın bir süredir (70’li yılların sonlarından ve 80 ‘li yıllarda devam eden) hem dünya konjonktürde hem de Türkiye özelinde çok uzun vadeli bir takım konjonktürel ve politik gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan bir gelişme. Bu krizleri ve bu tür iktisadi sorunları yaşandığı an, yaşandığı dönem itibarıyla değerlendirme yapmak doğru bir yaklaşım olmaz. Bizim 2018’in özellikle ikinci yarısından itibaren yaşadığımız hem istihdamla ilgili hem faizle hem de enflasyonla ilgili problemlerimiz esasında bu bahsettiğimiz 40 yıllık uzun vadeli bir takım politikaların sonuncunda karşılaştığımız problemler. Bu çerçevede sektörsel bazda baktığımız zaman sanayi sektörünün bilhassa imalat sanayinin yeniden organize olması yeniden katma değer yaratacak ve bilhassa da iç kaynak ve girdi ağırlıklı bir yeniden organizasyona ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Bu çerçevede Türkiye sahip olduğu kaynakların daha önemli bir kısmını sanayileşme ve sanayi üretimine aktarması gerekir.Bu üretim ve katma değer sürecinde de dış girdi bağımlılığını olabildiğince minimize etmesi gerekir.
Geride bıraktığımız 2018 yılında yaşadığımız ekonomik daralmayı da anlık bir problem olarak görmemek lazım. Çok uzunca bir süredir, bilhassa 80’li yılların başlarından itibaren Türkiye tarım sektöründeki geleneksel destekleme politikalarından önemli oranda vazgeçti. Bu çerçevede Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinin 90’lı yıllardan itibaren uygulamaya başladığı “doğrudan gelir destek sistemi” kapsamında bir takım tarım politikası ile ilgili politikaları benimsendiği gözlemleniyor. Halbuki burada AB’nin kendi tarım politikası ile Türkiye’nin kendi içinde bulunduğu koşullar itibarıyla uygulayacağı tarım politikalarının farklı olması gerekir. Çünkü AB özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında yaşadığı beslenme ile ilgili önemli problemlerini 50’li yıllardan sorna çiftçisine çok büyük destekler vererek adeta tereyağı dağları süt gölleri oluşturarak gidermeye çalıştı. Şimdi bu durumda üretim fazlasını bir ölçüde kontrol altına alma politikaları güdüyor. Halbuki Türkiye’nin AB ülkelerinin yaşadığı koşullardan çok daha farklı koşulları var.

“Büyük genç işsiz nufüsu doğru tarım politikaları ile büyük oranda azaltmak mümkün”
Türkiye’nin çok geniş ekilebilir dikilebilir arazileri var. Çok genç nüfusu var. Kırsaldaki genç nüfus ise büyük oranda kentlere göç ediyor. Bu da hem sosyolojik hem de ekonomik bir takım sorunlara yol açıyor. Bu bakımdan kırsal hayatın daha cazip hale getirilmesi için yeniden ciddi bir organizasyona ihtiyaç var. Türkiye tarımsal katma değerini artırmalı. Büyük genç işsiz nüfusu doğru tarım politikaları ile büyük oranda azaltmak mümkün.
Tarımsal politikalar tamamen piyasa koşullarına göre değil de kamunun/devletin selektif ve denetleyici politikalarına bağlı olarak şekillense çok daha sağlıklı olacaktır kanaatimce. Bu konudaki en önemli önerim budur.

“Tarımda taban/tavan fiyat uygulamalarına geri dönmeliyiz”
Özellikle 80’li yıllardan itibaren bizim terk etmeye başladığımız bir uygulama var. Tüm eksikliklerine rağmen taban/tavan fiyat uygulamaları tarıma can veriyordu. Kanaatimce bu politikadan vazgeçilmesi tarımsal katma değeri düşürdü. Taban/tavan fiyat uygulamaları tekrar revize edilip eksiklikleri giderilerek uygulanmaya konulsa tarımsal katma değere katkısı olacaktır.

2019 yılından beklentiniz?
Her kriz topyekun bir kriz değildir. Bazı krizler yeniden fırsatlar yaratabilir. Sistemin hatalarının, iktisat politikalarında karşılaştığımız hataların veya eksikliklerin giderilmesi noktasında bize fırsatlar sunabilir. Kuşkusuz geleceğe dönelik umutlu olmamız gerekir. Ben buna inanan insanlardan biriyim. Biraz önce işaret ettiğim iktisat politikaları bağlamındaki eksiklikleri gidermek ve yeni politikaları icraata sokmak kaydıyla 2019 yılının daha iyi geçeceğini düşünüyorum. Ama tekrar çekincemi söyleyeyim, özellikle tarım kesiminde sanayi kesiminde yaşadığımız sıkıntıların giderilmesi kaydıyla 2019 yılı daha iyi bir yıl olacaktır. Ama aynı politikaları sürdürürsek 2019 yılı özellikle işsizlik anlamında daha sorunlu bir yıl olabilir.

Son olarak hem ekonomi çevresine hem de okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

“Ben umutlu bir öğretim üyesiyim”

Ben umutlu bir öğretim üyesiyim. Türkiye ekonomisinin potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Adana ekonomisinin potansiyelinin altında çalıştığını düşünüyorum. Eğer bu potansiyeli, üretim anlamında, dış ticaret anlamında devreye sokarsak hem adana ekonomisi bölgesel bazda gelişme potansiyeli taşıyabilir hem de Türkiye ekonomisi kaynaklarını daha da yüksek bir seviyede kullanabilir diye düşünüyorum bu çerçevede Türkiye ekonomisinden umutluyum.

İş’te Life Adana/ Hanifi Aktaş

YORUMLAR

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz

FY Ajans