Gün suçluyu bulma günü değil, gün düzelme günü

Dergimizin kıymetli takipçilerine ve tüm gönül dostlarına canı gönlümüzle selamlar ve muhabbetler.

Yine bir bayramı geçirdik hamdolsun. Yoğun ve manevi yüklü bir Ramazan’ın ardından bayram ve bugün.

Ramazan’dan kısa bir süre önce yaşanan asrın felaketi olan 11 ilimizi ve bütün Türkiye’yi etkileyen deprem felaketinde ölenlere rahmet yaralılara acil şifalar ve tüm halkımıza geçmiş olsun diliyorum.

Son yıllarda gerek dünyada gerekse ülkemizde yaşanan afetler musibetler ve belaların son bulması için Rabbimize niyaz ediyorum.

Gündemden hiç düşmeyen bir sektör olan inşaat sektörü yine aylardır hayatımızı meşgul etti. Deprem ile yaşanan bir gerçek yine gösterdi ki “beton hayatı” çok güzel bir hayat değil. İşin içerisinde suçlu aramak, suçluyu bulmak derdimiz olsa da ölenleri ve yıkılan binaları kaybolan milli serveti geri getirmeyecek. Acizane suçlu bazı kesime göre müteahhitler gösterilse de şu bir gerçek ki, müteahhit sadece organizatördür. Projeyi çizen mimar, statiği çizen inşaat mühendisi, projeyi onaylayan belediye, ruhsatı alan yapı denetim, en son kontrolü yapan ise Çevre Şehirciliktir. Sonra onaylanır ise proje veya hak ediş, Müteahhit parayı yatırır ve hangi aşamada ise ilerler inşaat. Demiri kontrol eden yapı denetim, ondan teslim alan belediye, kalıbı teslim alan yapı denetim, ondan teslim alan belediye, onaylar alınır sonra bir diğer aşamaya geçilir. Beton dökülür, betonun kalitesi ve kontrolü yapı denetime aittir. Alınan numuneler belediyeye rapor edilir ve onaylanır saklanır. Buna rağmen her şey kuralına göre ve yasal ve hakkaniyetle yapılsa bile, bir gün bir bakarsınız ki imar affı veya imar barışı çıkmış. İşte o aflarla 3-4 hatta 5-6 kat bile fazladan çıkmış müteahhit veya  bireysel ev sahipleri bile 1-2 kat çıkmış oldukları yapılarına onay alır. Gelin suçlu arama yerine hep beraber dürüst olmaya söz verelim. Bazı durumda ön plana çıkıp eleştiri yaptığımızda en yakınımızdakilerden bile, sen mi düzelteceksin diyorlar. Yahu bu dünya öyle de geçer böyle de geçer. Peki ya ahrette katil diye yargılanırsan nasıl kurtulacaksın hesabın şiddetinden. Ne yaparsan yap işini iyi yap. Bunu kendin için yap, vicdanın için yap, işinde ilerlemek için yap, kendine saygı duyarak yap.

Şapkayı, kafanın önüne konulup ciddi düşünülmesi gerekir.

Sistem maalesef dürüst insan üretmiyor. Müteahhidinden, belediyecisine, yapı denetiminden, işçisine, kontrol mühendisinden, çevre şehircilik personeline, kalıpçıdan, duvarcıya, sıvacıdan, elektrikçiye kadar hep bir düzelme eylemine ihtiyacımız var. Biz buna ahlak devrimi diyebiliriz. Ahlak sahibi bireyler olursak, her şeye maddi açıdan bakmayacak,  dolayısı ile sonunda insanımız ve ülkemiz mağdur olmayacak.

Şimdi şu noktada unutulmamalı, tedbir, takdiri engellemez. Ama en azından yapılan işler kuralına ve kanuna ve nizama göre yapılırsa, vebalden kurtulmak için bir hal oluşturur. Sonuçta afet ilahi bir imtihandır. Biz elimizden gelen tedbirleri alalım. Takdire rıza gösteririz zaten. Fakat, dere yatağına imar, zemin etütleri sıkıntılı yerlere çok katlı bina, ve tarım arazilerine yerleşim tercih edilirse, buna takdir demek herhalde en kolay kaçış olur. Herkes herkesi suçlar ve gerçekler konuşulmazsa, hükümetler müteahhitleri, müteahhitler kolan kesildi bahanelerini, belediye başkanları imar barışlarını bahane ederek kendilerini savunmaya geçerler. Gelin, herkes bedel ödemekse ödesin ve düzgün bir toplum oluşturmanın zemininde buluşalım. Gün suçluyu bulma günü değil, gün düzelme günü, gün ahlakı kuşanma günü. Gün kural ve tedbir ve takdire yerlerini ayırma günü.

Allah, el ele vererek devlet-millet olarak bu acıları hafifletebilmeyi nasip etsin.

Allah bir daha böyle acılarla imtihan etmesin milletimizi.

Kalın sağlıcakla…

Hüseyin Karatoprak